27 Kasım 2014 Perşembe

Bir garip gece..

Biz dün gece ilk defa İpekle yalnızdık evde. Babamız şehir dışında, Nazlımız da iki gün okul olmayınca babannesine gitti.  Yazdan tecrübemiz var aslında, bizim kızlar pek ayrı kalamıyorlar, İpek evde, Nazlı gittiği yerde birbirlerini düşürmüyorlar dillerinden.

Dün de eve geldiğimizde bir kriz yaşamayalım, İpek ablam nerede diye tutturmasın diye (açıkçası maalesef İpekin tutturabileceği ve uzuuuuunnnca ağlayabileceği durumların hiiç oluşmamasını sağlamaya çalışıyorum.Aslında yanlış farkındayım ama, öyle ciddi ciddi ağlıyor ki, sinirleniyorum valla elde değil) okuldan sonra biraz eczanede oyalandık, sonra da yakınlarda bir arkadaşımıza gittik, eve 9 civarı geldik. Ablan nerdeymiş falan konuştuk ama çok sorun olmadı uyuduk.

Gece saat  02.40. 'ablan* gelsiiiinnnn, ablan gelsiiiinn' . Tam bir saat. Uyumıcaam, ablan gelsin, ayakta duralım, kucağına al, masal anlat, saçımı okşa.. Dolaştık bir süre, kucağımda, Sonra 'İpekcim çok yoruldum dinlenmem lazım, ben oturayım, sen yine kucağımda ayakta kal dedim, ikna oldu biraz. Ama bu arada durup durup başlıyor ağlamaya. Bu arada ben kararlar veriyorum, bir daha kimse bir yere gitmeyecek, ne gerek var değişikliğe, oturalım hep beraber evimizde paşa paşa diye, kafamda deli saçması dünya kadar şey oluşup,yok oluyor - sonuçta annelik biraz paranoyaklık- şimdi bu böyle ağlıyor ya, bizim kıza bir şey oldu da bu yavruya malum mu oldu, böyle daha dillendirmek istemediğim anlamsız senaryolar.. (Sabah büyük yavrunun sesini duyana kadar da içimde bir yerlerde bir ağırlık taşıdım, o 'anneciiim günaydın'la da hafifledim kuş gibi.)  En son öyle sızmışız kucak kucağa.. Sabah oldu. Sevindim. Bir hara güre uyandık çıktık evden,sonrası rutin hayat.


* n ve m harflerini sahiplik eki olarak tam ters kullanıyor bizim ufaklık:)

19 Eylül 2014 Cuma

Büyüdüm benn, çocuk oldum!!

Bu cümle şu sıralar bizim ufaklığın dilinden hiç düşmüyor..

Sabah ablayı okula gönderip,kapıyı kapatıyoruz.. Ben büyüdüm artık, okula gitcemmmm...

Acele bir yere yetişmemiz gerek. İpekcim ben seni kucağıma alayım mı annecim, biraz hızlı olmalıyız.. Büyüdüm benn,çocuk oldum, bak koşuyorum..

Yollarda tehlikeli işler peşindeyken, İpekcim gel buradan yürüyelim, orası biraz tehlikeli görünüyor.. Büyüdüm benn, çocuk oldum, düşmem artık.

Sabırsız anne merdivenlerden inerken, annecim kucağıma almamı ister misin? Hayır, ben büyüdüm kendim iniyorum..

Banyo zamanı soyunurken, ben büyüdüm, çocuk oldum, artık hiç ağlamıcammmm..

Ablanın odasında tokaları karıştırırken, Nazlı'ya yakalanıp İpeekkk, hepsini dağıtmışsıınn nidasına, ben büyüdüm ablaaaa diye ağlayarak kaşılık veriyor:)


                                                  Yaz ortası organik tarımla uğraşırken..


Büyüdü de cidden, 2 yaşa bir ay var artık.. 'Artık sen büyüdün' cümlesini hiç kurmadım ben. Çok ciddi bir abla taklitçisiyiz, kendisi bizzat bu şekilde yaşamının içinde öğreniyor olabilir, babannesinin öğlen masallarının içine serpiştirilmiş cümlelerden de öğrenmiş olabilir. Tam bilemiyorum kesin kaynağını ama bir yanım bu büyüme olayını desteklese, bu cümlelerle çok eğlense de, bir tarafım, hop neler oluyor, zaman nasıl geçiyor, neler kaçırıyoruz diyor sık sık.. Her iki çocuğumda da yaşıyorum bu duyguyu, zaman cidden hızlı geçiyor. Tadına varmak gerek her anın.

Şu sıralar hayatımızdaki çok büyük yenilikten de bahsedip kaçıyorum:) Yuvaya başlıyoruuuzzz.. Kolay gelsin bize:):)



5 Eylül 2014 Cuma

Empati ve Çocuklarda vicdan gelişimi


Benim kız pek bir hassas, duyarlı falan ama sanki biraz vicdanı az gibi diyordum ki,  çocuklarda vicdan 5 yaşından itibaren gelişmeye başlıyormuş, öğrenmiş oldum. Bu genlerle ilgili bir durum değilmiş, geliştirilebilirmiş.

Yapılacak şeyler de aslında hepimizin normal hayatta yaptığı, yapmaya çalıştığı basit şeyler.
Bu 6 yaş döneminde aynı zamanda çocuklar empati yapabilmeye de başlıyorlar. Zaten vicdani duygular da empati yeteneği ile gelişiyor.. Rutin aile, okul,sosyal hayatlarının içinde bir şekilde öğrenecekler tabi ki. Belki çok klasik ama bu yaşadığımız şartlarda vicdan gelişimini daha bir önemsiyorum..  Onun için de rutinimizden fazlasını yapmaya çalışıyoruz bir süredir.

          Daha fazla paylaşmaya çalışıyoruz mesela. Eşyalarımızı, yiyeceklerimizi, oyuncaklarımızı.. Başka insanlarla ve de hayvanlarla.. Kek yapıyoruz bu bize çok sanki, tüketemeyebiliriz diyoruz, komşularımıza götürüyoruz.. Ekmekleri ufalayıp poşetliyoruz, kuşlara götürüyoruz. Oyuncağı ve kıyafet paylaşımını henüz düşünüyoruz aslında. Çünkü kıyafetlerimiz küçülünce İpek'in olacakmış, oyuncaklarımızın da hepsiyle oynuyormuşuz.
          'Sen olsaydın' larımızı çok artırdık. Ben zaten İpek'le olan ilişkimizde çok sık kullanıyordum, şimdi başka insanları, hayvanları ve hatta kendimi de ekledim. Bol bol 'sen olsaydın ne hissederdin' diyorum Nazlı'ya.
            Doğaya ve doğada var olan her şeye karşı duyarlı olmaya hep çalışıyorduk kendimizce, şimdi Nazlı İpek'e de öğretmeye başladı.. Bahçede dakikalarca karınca falan izliyorlar, onlara toz şeker veriyorlar, evlerine götürmeleri için. Balkonda kuşlara su koyuyorlar, bulgur döküyorlar avuç avuç:)
           Sonra geri dönüşüme de daha fazla önem vermeye çalışıyoruz ( kreşe giderken okulumuz sayesinde farkındalığı daha fazlaydı bu konuda) .Evdeki eczanedeki pilleri topluyoruz, şişeleri, kağıtları ayırıyoruz, birlikte atıyoruz.
           Etkinlik yaparken, kağıt kesip biçerken, eczanede kullan-at bardaklardan kullanırken hep ağaçları düşünüyoruz..




Kendimizden başka varlıkları düşünebilmekle beşlıyor aslında bir çok şey. Bu dünyanın sadece bizim için değil bütün canlılar için döndüğünü  farkettirmek gerekiyor çocuklara. Ben bu son yıllarda yaşanılan bir çok olumsuzluğu, bu anlamsız kin, nefret, taraf olma hallerini, aynı olumsuzluğa bir tarafta olunca üzülünüp, bir tarafta olunca kayıtsız kalınabilme olayını, bu 'kimseyi sallamam,ben kendi hayatıma bakarım' umursamazlığını, bu doğaya ve canlılarına olan duyarsızlığı, çocuk istismarını, kadına olan şiddeti hep kazandırılmamış empati yeteneğine bağlıyorum.
Geçen göl kenarında kurbağa hedef alıp vurmaya çalışan bir arkadaşıma 'ileride uzaylılar gelip sana kendi dünyanda taş atmaya çalışıp,eğlenecekler' dedim. Sanırım komik buldu. Belki olmayacak şey, ama hiç komik değil bence. O göl kurbağaların.
Çocukken öğreniliyor bir çok şey. Çok büyük sorumluluklarımız var. Çocuklarımın sadece kendilerini mutlu eden, bencillikleriyle gurur duyan, vefası vicdanı eksik yetişkinler olmaması için ben elimden ne geliyorsa yapmaya çalışıyorum. Başka yol bilen varsa söylesin. Gerisi de onlara kalmış. Umarım yıllar sonra da okurlar, 'öğrenmişiz di mi anne, fena değiliz yani' derler :)