27 Eylül 2012 Perşembe

Yaz Özeti ve PFAPA Sendromu

Bu yaz bizim için biraz değişik bir yazdı aslında. Kısa bir özet ihtiyacı duyuyorum,ileride hatırlamam açısından.

Nazlı kız  Haziran sonunda ilk defa bu kadar tadına vardığı ve de zevk aldığı ama maalesef kısa süren bir tatil yaptı. Bu konuda bir yazı yazmıştım zaten. 1 aya yakın da Ankara içinde, anneannede, babannede, bahçelerde, parklarda tatil yapmış oldu.Okula dönüşü muhteşem oldu. Sorunsuz gidiyoruz sabahları.Yaşasın..

Ben bütün yaz hamileydim tabiki:) 4 yıl öncesine göre daha sıkıntılı bir süreç oldu. Çok sıcak bir yazdı. Ellerim ayaklarım şişti, bitkinlik,yorgunluk,sıkıntım oldu çok.Cidden zorlandığım zamanlar oldu.Kansızlığım da beni çok zorladı,hala da zorluyor aslında..

Babamız çok hasta oldu. Temmuz başından Eylül başına kadar hastalıklarla uğraştık diyebiliriz. Önce orta kulak iltihabı oldu, sonra pnömoni-zatürre- oldu, çok uzun süre ve de yoğun ilaç kullandı, bağışıklık sisteminin fazla aktive olması kaynaklı boğazında bir komplikasyon oluştu. 1 hafta su bile içemedi,en kötü süreç buydu, tükürüğünü bile yutamadı, net bir teşhis koyulamadı, tek doz kortizon verilerek atlatıldı. En son bu kadar yoğun ilaç kullanımına bağlı olarak çok ciddi ilaç alerjisi oldu,yine enjetabl kortizon ve ağızdan ilaç tedavisi ile 10 gün sonunda iyileşti.Buna şükür dedik.

Sağlık açısından bizim için asıl önemli olan Nazlı'ya koyulan teşhisti. Nazlı Ocak ayı itibariyle her ay rutin olarak ateşlendi, genel olarak ilk kreş yılına bağladık.(daha önce bu konuda bol bol yazım var sanırım.) Kültürler temiz çıktı, vücutta başka bir enfeksiyon çıkmadı.Bizdeki bulgular hafif boğaz ağrısı,boğazda önce kızarıklık,sonra beyazlık ve yüksek ateş. Sürekli takip eden bir doktorunuz yok ise bu bulgulara direk tonsillit ya da farenjit teşhisi koyulup antibiyotik tedavisine başlanabiliyor. Bu çok dikkat isteyen bir konu, ben meslek hayatımda da çok karşılaşıyorum 2-3 hafta arayla sürekli antibiyotik tedavisi verilen çocuklarla, antibiyotik kullanımı maalesef bizim ülkemizde yeteri kadar önemsenmiyor,bunun da ilerki yıllarda hayatımızda çok ciddi etkileri olabiliyor. Her neyse biz kültür sonuçları normal çıktığı sürece ateş düşürücü dışında bir şey kullanmadık, doktorumuz da Ağustos ayında kreşe gitmiyor iken, tatildeyken, yine bu tarz bir ateşle karşılaşırsak, artık teşhisimizde netleşebiliriz dedi. Ve biz de 13 Ağustosta ateşlendik, yine kültür aldırdık temiz çıktı, muayenede yine boğazlarımız kızarıktı, 2 gün ateş düşürücü kullanarak bekledik, bir değişiklik olmayınca tanı için gerekli olan son aşamaya geldik. Ağızdan tek doz kortizon (Prednol flakonu oral verdik) ile ateşi kısa sürede düştü ve 24 saat içinde de tekrarlamadı. Bu da PFAPA Sendromu teşhisimizi doğrulamış oldu. Hiç teşhissizlikten bu iyidir diye düşünüyorum.Şu ana kadar yeni bir atağımız olmadı, bu steroid tedavisinin atakların arasını açması bekleniyormuş.Yeni bir atakta tekrar doktorumuzla haberleşeceğiz tabi ki, yeniden steroid alacağız ve sanıyorum doktorumuz bizi immunolojiye sevkedecek..
 (PFAPA Sendromu  periyodik ateş, lenf bezlerinde şişme,boğaz ağrısı ve aftla karakterize 3-5 gün süren ve standart bir aralıkta tekrarlayan bir hastalık,kesin tanısı da sanırım bize konulduğu gibi konuluyor.)

Bizde yaz böyle bitti sayılır, son zamanlarını yaşıyoruz güzel havaların.. Geceleri ve sabahları serin artık, gündüzlerin de son demleri.. Seneye büyük bir değişiklikle, 4 kişilik ailemizle karşılayacağımız yaza şimdilik böyle hoşçakal diyoruz.



14 Eylül 2012 Cuma

Kardeşe Hazırlık

34. haftadayız, bebiş 2200 civarında.Anemim yüzünden güzel büyüyemiyormuş, ama ben iri çocuk doğurma eğilimli olduğum için (böyle bir eğilim varmış?), iyi sayılırmış. Nazlı gerçekten büyük bir bebekti. Aldığım bir çok kıyafeti hiç giydirememiştim.. Büyütülmüş,bir kaç aylık olmuş da gelmiş gibiydi dünyaya..Bu sanırım normal boyutlarda olacak.. Umarım sağlıklı doğar, artık doğduktan sonra büyütürüz..

Nazlıyla kardeşe hazırlık açısından neler yapıyoruz, ara ara eski resimlerini çıkarıp, onun da bir zamanlar bebek olduğunu hatırlıyoruz.. Dişleri olmadığı için sürekli anneyi emdiğini, konuşamadığı için derdini ağlayarak anlattığını, yürüyemediği için hep kucağımızda taşıdığımızı, büyümek için çok uyuduğunu anlatıp kardeş de böyle yapacak etkisi yaratıyoruz.

Kıyafetlerini birlikte organize ediyoruz, eczanede biberon,emzik, dişlik,bardak ne beğenirse, bunu kardeşim için seçtim deyip eve götürüyor.Bol bol kardeşli masallar anlattırıyor. Bir süre anneyle babanın odasında yatacak fikrini biliyor, bir tepkisi yok şimdilik buna..Kendisi normal şartlarda yatağından başka yerde yatmayı sevmiyor, girift olmayı,öyle sarılıp koklaşarak uyumayı da sevmiyor malesef,onun için çok sorun olmayacak diye düşünüyorum. Yatağını kuracağız beraber,bakalım, bugün yarın.

Ufak ufak babayla uyumaya da başladılar, tuvalet, yemek yeme,giyinme tarzı işlerini kendisi yapma olayı yaz başında daha iyiydi, tatilde ben bozdum sanırım biraz,şu an yardım almayı seviyor, ama biraz uğraşsak yine kendisi alır herhalde üzerine.

Bir de kardeş konulu kitaplar alayım diye düşündüm aslında ama yavrunun aklına hiç gelmeyen olumsuzlukları fark etmesini mi sağlamış olurum acaba diye vazgeçtim,eğer doğduktan sonra bir olumsuzluk yaşarsak ilgilenebilirim tekrar..

Ara sıra gelip karnımı öpüyor, kardeş de bazen hareket ediyor, sana el salladı diyorum,çok mutlu oluyor..

Onun dışında en kafama taktığım şey kreşe giderkenki halleriydi, hallettik sanırım, artık çok rahat, bu tatil iyi geldi herhalde, çok başka bir çocuk oldu bu açıdan, çok fena,acayip mutluyum ben de bu durumdan..

Bana çok büyümüş geliyor zaten şu sıra, hem mutlu oluyorum hem üzülüyorum, tadına varamadan kaçırdığımız şeyler oluyor mu bu yaşlarda diye...





Nazlı'nın okulda öğretmeniyle yaptığı karınca yolu ve de bahçedeki  favori oyun alanı..

10 Eylül 2012 Pazartesi

Ben ve Braxton Hicks Kasılmalarım

Gebelikte 34.  haftaya gelmiş bulunmaktayız. En son 32+1 de kontrolüm vardı, 11 kg almışım,bebiş ise 1900- 2000 g civarında. Baş çevresi ve femur boyu 2 hafta ileride,karın çevresi biraz geride görünüyor,ince uzun ve de koca kafalı bir bebek olacak herhalde:)

Nazlı'yı beklerken tam da bu haftada rutin kontrolüm sırasında, hiç bir sıkıntım,şikayetim yokken, NST incelemesinde gayet ciddi boyutta kasılmalarım çıkmıştı.O kadar yoğun kasılmalara rağmen hiç ağrı hissetmiyor olmam doktorumu şaşırtmış,cihaza olan güvenini sorgulayıp beni tekrar tekrar cihaza bağlamıştı ve aynı şiddetteki kasılmalarla karşılaşmıştık. Bir gece hastanede yatıp, bebeğin akciğerlerinin gelişmesi ve de benim kasılmalarımın durması için ilaçlarla yüklenip, sadece çok gerekli hallerde ayağa kalkabileceğim bir istirahat raporuyla eve dönmüştüm. Uzun bir süre de ilaç kullanmak zorunda kalmıştım.. Ama yavruyu 38+2 olana kadar içerde tutmayı başarabilmiştim..

İşte büyük ihtimalle bu yüzden ben sürekli bir ağrı hissiyatı içindeyim, sürekli gidip bi NSTye bağlanasım var. Doktorum da bu geçmişimi ve de benim ağrı eşiğimi bildiği için her aradığımda gel bir bakalım diyor, bir 10 dakika cihaza bağlanıp, oh be bişe yokmuş diye rahatlayıp dönüyorum..

Şu sıra ne bizimkiler ne de babannemiz Ankara'da. Bu da benden çok babayı geriyor, doktora her giderken daha doğrusu bu yalancı ağrıları hissettiğimi her söylerken, e şimdi ne olcak, ya yatarsan yine, Nazlı nerede kalacak tarzı rahat gebeyi strese sokacak cümlelerle, ailelerin evlerine dönmelerini bekliyoruz, biraz daha geç kalırlarsa bu yalancı ağrılar gerçeğe dönüşecek, olacağından değil, kocamın stresinden doğuracağım :)

Bu arada Nazlı kardeşe dair hayaller kurmaya başladı, akşamları babayla uyumaya başladılar hafiften, uyurken de babadan kardeşli masallar talep etmekte, Nazlı ve kardeşi parkta, Nazlı ve kardeşi Cepa'da, Nazlı ve kardeşi tatilde....


2 Eylül 2012 Pazar

Paylaşım Günü..

Yavru 19 Eylül'de tam bir yıldır kreşe gidiyor olacak. İki ilkimiz var, cuma günü yaşanan ve aslında çok geç kalınmış olan. Cuma günleri paylaşım günü, o haftanın konusuna uygun bir şey seçip götürmek gerekiyor okula. Biz maalesef hiç bir paylaşım gününde bir şey götüremedik. Nazlı hiç istemedi. İlk zamanlar biraz ısrar eder gibi oldum, ama sonra hiç karışmadım,ben söyledim o hayır dedi, olay bitti. Amaa bu hafta başında Nazlı'dan teklif geldi,
     Anne, paylaşım günü ne zaman?
        Cuma günü annecim, ne oldu?
     Ben Melek'i götürmek istiyorum da okula.
         Yaaa, tamam tatlım, götürelim.(Bu arada Melek bebeği, ben de içimden sevinç çığlıkları atıyorum..)
     Kaç gün var yani?
          3 gün annecim..

Ben öğretmenlerine söyledim, aslında p sesiyle başlayan bir objeydi götürülmesi gereken.Aman Nazlı getirsin dert değil dedik,beraberce, cuma sabahı da kendisini Pink Baby yaptık Melek hanımın, isabet oldu. İşte evden çıkarken mutlu yavru.


Umuyorum yavru bu sene paylaşım zamanlarına da katılacak.

Veee cuma gününün beni ağlatan cümlesi ( sulu gözlülüğün doruğunda bir hamile olarak,cümle bitmeden sulandım). Okulun bahçesine girdik, içeri doğru yürüyoruz...

       Anne bak ağlıyor gibi bile olmadım,gördün mü?

Diliyorum ki çooook gönülden, bu yıl böyle devam etsin, yavru ağlamasın sabahları , anne de üzülmesin.