25 Mayıs 2012 Cuma

Hastalık sebebiyle evdeyiz..

Son 5 ay içindeki 3. bronşitimiz. Takır takır öksürüp,balgam çıkarmaya çalışıyor yavrucuk. Şükür ki erken teşhis edebiliyoruz. İlkinde çok fenaydı, iki gece doğru düzgün uyuyamamıştı yavru, o öksürmekten ben de çaresizlikten mahvolmuştum. Cidden çok yıpratıcı bir hastalık bu, nöbetler şeklinde gelen öksürük, yavruyu iki büklüm yapıyor, nefes alamıyor, balgam çıkarmaya çalışıyor,kusuyor.. Öksürük böle biraz kalınlaştı mı hemen doktorumuza yavrucuğu bir dinleyin lütfen mesajı atıp,soluğu onun yanında alıyoruz, böylelikle de tedaviye erken başlamış oluyoruz. 6 ay içinde 4 kezden fazla bronşit teşhisi alerji olasılığını düşündürürmüş, bakalım biz 3 olduk, hayırlısı..

Salıdan itibaren evdeyiz, anneanneyle dede bakıma aldı yavruyu. O da pek bir mutlu, iyi de sayılır, pek kalmadı öksürüğü. Ama bugün, okula gitseydi eğer arkadaşlarıyla Ahlatlıbel'de uçurtma uçurmaya gideceklerdi. Benim acayip aklım kaldı, yerine ben mi gitsem bile dedim, ama onu göndermeye cesaret edemedim, daha tam atlatmış değil, hava serin, rüzgar var falan.. Ama kapıdan döndük açıkçası, ben çok severim uçurtmaları, Nazlı da sevecekti kesin, uçup gitmiyorlar çünkü, geri geliyorlar.(Nazlı hayatında sadece bir kez uçan balon aldı, artık görmekten bile çok hoşlanmıyo, nereye gider bu balaonlar anneeee, orada ne yapar....)

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Kızıma Çaya Gittim

Nazlı'nın okulunda anne kız çay partisi yaptık. Okuldan saat tercihi yapmamız için form gönderildiğinde tahmin etmiştim Nazlı'nın çok mutlu olacağını. Benim bir şekilde okulda olmam onu çok rahatlatıyor, çok da mutlu ediyor. Ama bu sefer başkaydı, yavrum uçtu resmen mutluluktan.

Öğretmeniyle gelip beni aldılar,hoplaya hoplaya sınıfa çıktık.Nazlı beni masaya oturttu,sonra gitti çay seçti,erikli-tarçınlı. Sonra tepsiyle masaya geldi, oturdu, kendi kurabiyesini,çayını aldı,bana da sen de kendin alabilirsin dedi:) İki dakikada bir kalktı beni öptü oturdu, iyi ki geldin dedi, sabah da Ela'nın annesi vardı dedi, annecim seni çok seviyorum bile dedi, gözlerini kırpıştıra kırpıştıra gülümsedi sürekli. Sonra kalktı kendi tabağını fincanını yıkadı, sen de yıka dedi bana:)


Bir de ekmek kesme çalışması seçti bana göstermek için, bir dilim ekmeği kesti,tabağına koydu,yedi,bana da malefef sana veremem,kendim için kestim dedi.



Sonra beni öpücüklere boğarak kapıya kadar getirdi öğretmeniyle,yine hoplaya hoplaya.
Akşam da eve şu cümleyle girdi.

        Annneeee  biliyor musun bir dahaki anneler gününde tekrar gelecekmişsin, Mrs Selin söyledii, ne güzel di mi anneee..


6 Mayıs 2012 Pazar

Bizim Büyük Çaresizliğimiz


Çarçabuk okunan çok dolu bir kitap. Ben Barış Bıçakçı'yı ilk defa okudum.Kitapta çok derin bir dostluk, aşkın da körüklediği bir içsel yolculuk var,bir kendini didikleme,geçmişe uzanma, bol bol da Ankara var, ve ben çok sevdim, dönüp dönüp okudum Ankara'da yaşayan ve şehirde sevecek fazladan bir şeyler bulmaya çalışan biri olarak.. Filmini de ayrıca izlemek istiyorum mekanın Ankara olması sebebiyle..Tunalı, Kale, Ulus, Denizciler, Gençlik Parkı, Anıtkabir, Kediseven sokağı bile var.

İki insanın dostluğu asıl anlatılan, bence aşk geride biraz, aynı kıza aşık olan iki dostun hikayesi. Çetin ve Ender'in. Ender'in ağzından Çetin'e yazılmış uzuuun bir mektup gibi... Dostlukları liseye dayanıyor, geçmişlerinde bir çok şey ortak, mutfakta çok vakit geçiriyorlar, kızıyorlar,kucaklaşıyorlar,dünya kupası maçları izliyorlar, evlerine gelip onlarla yaşamaya başlayan arkadaşlarının kardeşine aşık oluyorlar, bu aşkı paylaşıyorlar da birbirleriyle. Karakter sayısı az,kurgu yorucu değil,yalın,cümleler çok güzel,okuyorsun,bir daha okuyorsun.. Barış Bıçakçı için arka kapakta 'Nefes alır gibi su içer gibi yazıyor' denilmiş, cidden öyle, bu mutfak zamanlarını okurken insanın patatesli sarımsaklı omlet, bol domatesli fasulye,incecik doğranmış pırasa yemeği yapası, yiyesi, göresi geliyor,o kadar yani. Ben yazarın anlatımını,dilini gerçekten çok sevdim,mutlaka başka kitaplarını da okumalıyım. İşte okuyup tekrar okuduğum cümlelerden bazıları,aklınız kitapta kalsın diye.

''Önce aşk vardır.Hatırlamak da,acı çekmek de sevgilimize vereceğimiz çiçeğin fotosentezi de ondan sonra başlar.''


''Benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin kalbimi de istediklerini sanıyordum,hala öyle!''


''Hayat tekrardan ibarettir.Hayatın gücü tekrarın gücüdür.Günlerin,ayların,mevsimlerin gücü..''


''Az sonra, soğanları tencereye atmış ,zeytinyağında hışırtılar çıkararak kavrulmalarını seyrediyorduk.''


''Seninle konuşmanın özel grameri: Hemen hemen her cümle 'hatırlıyor musun' sorusuyla biter,ortak geçmişimizin g'si büyük yazılır,eylemlerimizin kipi daima güzel geçmiş zamandır ve Çetin ile Ender'i birbirine bağlayan bağlaçlar saymakla bitmez..''

3 Mayıs 2012 Perşembe

2. Trimestere Hoşgeldimm

Rahata erdim diye umuyorum. Nazlıdaki gibi olacaksam eğer ki olayım lütfen, çok güzel bir 3 ay geçirmeyi düşlüyorum..

Vücudum hazırlıklarını tamamladı artık, bebişi de ben beslemeye başladım, daha dikkatli olmalıyım, doktorum Nazlıda   ' Tek bir şey istiyorum her sabah bir yumurta ve yanında portakal suyu. ' demişti. Bunu uygulamaya başladım.Yumurta tüm besinler içinde cidden en kaliteli proteine sahip, C vitamini de protein emilimini ve de yararlanımını artırıyor. Ben de bunun dışında haftada bir balık yemeye bir de süt içmeye çalışmıştım. Aslında bebiş anneyi resmen emiyor,biraz kendimiz için beslenmemiz gerekiyor, ben de demirimi ve kalsiyumumu desteklemeye çalışıyorum.

Bunun dışında asıl isteğim her şeyi yiyebilmek, geçirdiğim 3 ay kuru ıvır zıvır ve meyve yiyebildim. Benim için bu dönem özgürce her istediğimi hatta hayal ettiğimi sınırını miktarını çok da düşünmeden yiyebilme dönemi. Bu bile  beni gayet mutlu ediyor şu an.

Bir diğer beklentim gerginliğimin, sinirliliğimin azalması yönünde. Tahammül sınırım çok düştü, Nazlıyla zorlanıyoruz bu konuda biraz. Ben gerildikçe o da inatlaşıyor benimle. Pek alışkın değil tabi bağıran çağıran bir anneye. Ama maalesef  biraz bu durumdayız,zaten çok inatçı bir çocuk (artık inatçı demiyor uzmanlar, çok güçlü bir karakter diyorlar), ben sakinliğimi koruyamadıkça, o da dediğim dedikliği konusunda ısrarcı oluyor.. Bu ayrı bir post konusu, böyle yuvarlanıp gidiyoruz diyelim, konuyu kapatalım..

Bir de kan hacmindeki artıştan dolayı burun tıkanıklığım ve de baş ağrım oluyor ki şimdilik üzerinde durmuyorum, ama 4 adet Parol ile geçirdiğim günlerim ve de  3-4 kez uyanıp burnumu temizlemeye çalıştığım gecelerim olmuyor değil. Olsun. Dert etmiyorum. İyiceee büyüyene kadar iyiyim, rahatım.

Bunlar benim ruh ve beden hallerim, bebiş ise geçen hafta 7cm di. Kendini gösterebildiği kadarıyla doktorumuza ' Bir kızdan daha iyisi nedir, iki kız.' dedirtti, bakalım bir daha ki ay daha netleşecek. Tabi ki sağlıklı olsun fark etmez cinsiyeti, ama ben iki kızım olsa gayeeeet mutlu olurum, iki kız kardeş de çok iyi arkadaş olur bence ilerde. Yani bence uygun:) Hayırlısı neyse o olsun diyorum bu konuda. Şimdi ellerini kollarını oynatmaya da başladı kendisi, bize de kollarını çapraz yapıp yüzünü kapatarak poz bile verdi, tat alma duyusu gelişti,tatlı şeylerle karşılaştığında nımnımnım yutkunmaya başladı, bize de hissedebileceğimiz hareketlerini beklemek kaldı.
Bekliyoruz bakalım...