25 Şubat 2012 Cumartesi

Anneee evlen..

Annee senin evlenmeni istiyorum ben
      Nasıl yani annecim, nasıl olacak o?
Yani gelinlik giyeceksin işte.
      E kiminle evlenicem annecim ben?
Babamla tabi kii
      Annecim biz evliyiz ya zaten.(Anne hiiiç birşey anlamaz,saf saf kendince anlatmaya çalışır)
Ya ben istiyorum,siz evlenin ben kırmızı sandalyelerde oturayım..(ağlamalar başlar, ne diyeceğini bilemeyen anne, sakinleştirmeye çalışır, kapının önüne gidilmiştir,evlenmeye gitmek için kapı açılmaya çalışılır)

Nazlı dikkat dağıtma yöntemi ile zor sakinleştirilir, unutur ya da unuttuğu sanılır. Aynı akşam babannesine anlatırken anne kulak kabartır..
     Babanne, ben anneme evlen dedim.
          Aaa neden öyle dedin?
     Çünkü babanne ben kardeş istiyorum, bazen sıkılıyorum,oyun oynarız,onu uyuturum,minik olur kucağıma sığar........daha bir çok şey.

      Yavrunun mantık böyle, insanlar evlenir çocukları olur..

      Şifreli anlatım, ima, dolaylı yoldan isteme ya da eğitimsizlik:)) artık kim ne derse, ben ciddi ciddi şaştım kaldım yavruya.

      Amaa bu dolaylı isteği ciddiye aldım mıı,yo yo yo hayırrr hayır almadım.

24 Şubat 2012 Cuma

Hafta Bittiii




Mutluyum bittiği için, bu hafta yaşanmadan bitmiş gibi. Çok yoğun çalışmadım, hiiiç birşey okuyamadım, hiiiç gezemedim, kimselerle görüşmedim, öyle boş boş bomboş bir hafta geçirdim.

Bu ruh hallerimi hiiiç sevmiyorum, bu boşluklarımı da sevmiyorum, oturduğum yerde rahat edemiyorum,bir huzursuzluğum var, sevdiğim bir insanda hoşlanmadığım ve de beklemediğim bir duyarsızlıkla karşılaştım,onun verdiği bir iç sıkıntısı var belki, kilo aldım,kıyafetlerim bile rahatsız geliyor bana, pantolonlar göbeğimi tıkış pıkış yaparken, ruhumu da sıkıştırıyor sanırım zaman zaman..

Hafta sonu rahat kıyafetlerin,evin,zamanın,yavrunun da verdiği bir relaxlık kaplar umarım bedenimi de ruhumu da.. O yüzden yaşasın hafta bitti. Herkese mutlu hafta sonları..

Kendime de böyle hafiften yayılmalı,evde,sıcak sıcak, mayışmalı ve de bol okumalı bir hafta sonu diliyorum.



19 Şubat 2012 Pazar

Bir Yaramaz Fil

Bu seride iki kitabımız var, ilk aldığımız zamanlar çok ilgisini çekmediler aslında. Benim  hoşuma gitmişlerdi ama ben Nazlı'nın çok hoşlanmadığını düşünmüştüm, ta ki Nazlı'yı dedesine bu hikayeyi anlatırken duyana kadar. Gerçekten şaşırdım dinlerken, ciddi ciddi her bir şeyini anlattı.

         Bu yaramaz fiiil, o ay değil güneeeş demiş,çok komik dede yaaa, di mii (kafa dedeye doğu kalkar, kikir kikir kikir...), nası öyle sanabilir kii..


Ben ilgisini çekmedi derken yavru iyi bir yazmış kafasına. Filimiz pek bir sevimli. Aklına her eseni yapıyor gece gece, bütün arkadaşları uyumaya çalışırken o sürekli bir aktivite halinde. Arkadaşı maymun uyarıyor ama bizim fil umursamıyor. Sabah olunca filimiz uyumaya çalışıyor fakat bu sefer o uyuyamıyor.

Fil tekrar yatağına dönmüş ama bir türlü uyuyamamış.Birileri gürültü yaparken uyumaya çalışmak meğer ne kadar zormuş! 

Toplum içinde sorumluluklarımız var, başkalarının hakkına saygılı olmalıyız, özgürlüklerimizi sınırsız kullanamayız   mesajlarını alıyoruz okuyunca.

Ben okumadan almıştım bu kitabı, uykuya geçişte belki kolaylık sağlar diye ama pek bu amaca hizmet edemedi. Bu açıdan kreşlerde uyuyan çocuklar için anlamlı olabilir belki.

Sonuçta biz sevdik, Nazlı'yı yakaladığım bir an,ilki habersiz ikincisinde poz verdi! yavru..

 





17 Şubat 2012 Cuma

Cuma akşamları evim..

   Bizim evde temizlik var cuma günleri ve ben cuma aksamları eve gelmeye bayılıyorum..Sevdiğim çok şey birarada.. Yani tek sebebi temizlik değil, ama en büyük sebebi bu. Mis kokulu, çok düzgün,kitap gibi ev, her şey yerli yerinde, pırıl pırıl..İki gün tatil..Yavru mutlu..Cuma akşam standarta bağladık uzun zamandır menümüzde ıspanak var, böreği, kavurması, yemeği. Ispanak bizim için çikolata gibi, seratonin salgılatıyor, mutlu ediyor bizi.
 
  Sonra Yalan Dünya izliyorum ve de gülüyorum, ya meyilliyim ya da gerçekten gevşiyorum, sonra da Bir Kadın Demet Evgar'a hayran oluyorum. Hem oyunculuğuna,hem oynadığı karaktere.En çok Bir Erkeği yiyip bitirmesine.Hohhoo çok eğleniyorum o sahnelerde.Benim televizyon hayatım bu kadar zaten,bunlar da hep yarım yamalak.
 
   Bir de bugün yavruya erken yatma gerilimini çok yaşatmıyorum, babayla yatak keyfi yapıyorlar biraz, hep başarısızlıkla sonuçlanan uyuma denemeleri vee bu arada işte ben yalnız takılabiliyorum, kısa ya da uzun çok farketmiyor, onların kıkırdamalarını duyarken kendim kalıyorum ya, güzel oluyor.
    İnsanın kendi kalmaya hep ihtiyacı var..Boş boş ya da meşguliyetiyle..

13 Şubat 2012 Pazartesi

Bu Sabah

Anneee, okula gitmek zorunda mıyız?
      Evet tatlım, tatil bitti.
Bak anne benim bir fikrim var, bir gün okula gidelim, iki gün tatil yapalım, bir gün okula gidelim, sonra yine tatil. Çok güzel olur bence, hı, ne dersin?


Anneee kucak.(Apartmanda merdivenlerdeyiz)
       Annecim, artık büyüdün ya, elele inebiliyoruz merdivenlerden.
Evet biliyorum, ama önceki geçen gün ayağımı burkmuştum ya, şu an biraz acımaya başladı sanırım.

12 Şubat 2012 Pazar

Seninleyiz Gamze Anne

Çoğumuz tanıyor sanırım Gamze anneyi. Allah yardımcısı olsun,onun ve bütün hastaların.
Çok zor bir süreç, inşallah atlatacak bu zor günleri. Dualarımız onunla.
Çığlığını tekrar tekrar duyuyorum , boğazımda bir düğüm, seyatinden dönsün diliyorum bir an önce.
Dualarımız dışında yapabileceklerimiz için yeni bir blog oluşturmuşlar.Bilgilenmek için tıklayalım.Hepimizin elimizden geleni yapabilmesi için..

8 Şubat 2012 Çarşamba

Az'da çok şey var

Uzun zamandır şöyle yayıla yayıla,çayımla kahvemle,geniş geniş kitap okuyamıyorum.Kış mevsimi,günler kısa,bizim yavru hastaydı,evdeydi,yıl sonuydu,işler çoktu gibi adı sebep aslı mazeret olan bir çok etkenden dolayı kitaplar elimde haftalarca sürükleniyordu. Az'ı elime alana kadar.Ben ilk defa bir Hakan Günday kitabı okudum, sarsıldım,şaşırdım,fena oldum,gözümü kapadım gördüm,açtım yine gördüm,ürperdim,dehşete düştüm. Mutfakta, banyoda, asansörde, çorba karıştırırken, yemek yerken şeklinde okuduum, bitti.




Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A’dan Z’ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman...







Arka kapaktan bir cümle.Cidden şiddet üzerine bir roman ve bu şiddet bana biraz ağır geldi, hayal gücümün sınırlarına da fazla geldi. İki hayat anlatılıyor kitapta, iki hayatın içinde bir çok hayat aslında. Çok değişik şekilde bağlanmış hayatlar birbirine. Kurguya, anlatıma, bağlantılara hayran kaldım,şaşırdım, bazılarını çok abartılı buldum, bazı şeyler biraz fazla tesadüfi olmuş, o biraz basitleştirmiş anlatımı benim gözümde. İki Derda var kitapta, sonradan birleşen iki ayrı hikayenin kahramanları.

Okurken merak içinde oluyorsunuz sürekli ve bence kesinlikle devamı hakkında bir fikriniz olmuyor, onun için çok sürükleyici ve şaşırtıcı. Onun için çok güzel okutuyor kendini.. Sarsılmak,şaşırmak için, yazarın yaratıcılığı dilinin çeşitliliği, hayal gücünün ve şiddet algısının sınırlarını görmek için okunmalı.