31 Ocak 2012 Salı

Kardan Kule

Hasta yavruyu sokaklardan biraz mahrum bırakınca dedemiz eve karla geldi. Balkonda dedeyle kar keyfi! yapıldı.
Çareler tükenmiyor,hepsini fotoğraflayamadım ama bu oyun yaklaşık 1 saat sürdü, önce ıslanan eldivenleri üşüttü ellerini, sonra eline geçirdiği çorapları ıslandı, onlar üşüttü, sonra çıplak elleri buluştu karla,bir oynayıp bir kalorifere koştu ısıttı geldi derkeeen gözü anneannesinin fırsattan istifade ağzına birşeyler tıkıştırmakta kullandığı çatala takıldı.
Ve işte size çatalla yapılan kardan kule..


26 Ocak 2012 Perşembe

Ateş Ateş Yine Ateş

Daha 10 gün olmadı diğer virali atlatalı. Yine geldi. Ki bu arada okula da gitmiyoruz toparlanalım diye.

Sadece ateş var,baska hiiiç bişe yok. İştahsızlığı ve ateşli anlardaki o baygınlığı saymazsak.

Bu sefer kültür aldırırken dedim ki çıksın şu beta da antibiyotik kullanırız geçer gider. Bi öncekinden biliyorum çünkü sadece ateş düşürücülerle idare etmeye çalışıyorsun,günler sürüyor.En fazla 5 gün,sonra devam ederse ateş, araştırmak lazımmış. Biz 3. gündeyiz.

Salgınmış işte bize 2. kere geldi,bi daha gelmesin,kimseye gelmesin,bıraksın gitsin çocukları..

22 Ocak 2012 Pazar

Bir Ankara Klasiği, Kuğulu Park

Bugün karlı ve birazcık da güneşli bir hava vardı Ankara'da.Biz de değerlendirdik.Bence Kuğulu Park'ın en güzel hali karlı hali. Fotoğraflar, makinemizi evde unuttuğumuz için telefonla çekildi malesef.


                                   Nazlı çok mutlu oldu. İlk defa karda bu kadar uzun süre oynadı.







Kardan adam bile yaptık! Biraz kuğulara üzüldük, her yer buz olmuş anneeee,nası yüzecekler şimdii şeklinde. Sonra uzuuunca bir süre kitaplarla oyalandık,d&r da. Sonra madoda sahlep keyfi, mado sahlepin yanına kuru üzüm koyuyor,Nazlı da her şeyi reddetti ve o üzümleri yedi. Sonra eve gelmeden sızdı resmen,rahat ve uzun bir uyku çekti.

Uzun hastalık döneminden sonra açık havada ve keyifli bir gün geçirdik. Hem bana hem Nazlı'ya iyi geldi.                                                  

21 Ocak 2012 Cumartesi

Sabır mı,hoşgörü mü,umursamazlık mı,ihtiyacım olan ne benim??

Bugün kırk türlü dil dökmelerime,çeşitli ikna çabalarıma,bin dereden getirdiğim sulara rağmen bizim yavruyu evden çıkaramadım. Böyle bir çocuk olabilir mi ya,her hafta sonu evde kalma pazarlıkları yapıyoruz, genelde ben kaybediyorum ve günü evde tamamlıyoruz.Her hafta sonu karar alıyorum,o isteyene kadar ben hiç bir teklifte bulunmayacağım diye ama işte dayanamıyorum..

Oysa dün akşamdan bütün hazırlıkları yapmıştık,uyurken konuşmuş,plan yapıp,anlaşmıştık.Sabah uçtu gitti hepsi.Kahvaltıdan sonra tiyatroya gidecektik,Pembe Kurbağa'da Hiçyemez Prenses adlı oyuna.Aslında biz daha önce de gittik,güya gittik,kapısından giremedik.Nazlı girmek istemiyorum diye tutturup,hiç bir şekilde ikna olmadı.Biraz kalabalık gitmiştik,önce kapıda sonra içeride bekledik Nazlı'nın arkadaşlarını,böylelikle dinlemiş olduk oyunu.Radyo tiyatrosu gibi oldu.Neyse sonuçta Nazlı girmedi ama oyunu anladı,korkacağı birşey olmadığını anladı aslında,bütün hafta replikleri tekrarlayıp durdu,gördüğü herkese oyunu anlattı.Bi daha gidelim,izleyelim bu sefer,anneannem de gelsin,dayım götürsün falan iyice yerleşti sandım ben bunun kafasında.

Olamamış ama.Akşam yatarken bi heves gidelim dedi ama sabah yerinden kıpırdamadı. Mikroplar varmış,bir prenses görmek istemiyormuş,gürültü olurmuş ve dinlemek daha eğlenceliymiş. Olay budur,ne dediysem kandıramadım,bir avm ye gidip kum boyama yapmayı,kuğulu parka gitmeyi,D&R a da uğrayıp bakınmayı, kitap da almayı. Çok da canım istemiyor,yeni kitap aldık,hava soğuk,gitmesek de olur tarzı cümlelerle alt etti beni.Çıkmadık sonuçta.

Kuğulu parkı yarına bıraktım,avm olayını sevmiyorum,hastalık mevsimi tam,hafta sonu kalabalığı çok fena.

Yavruyu sosyalleştirme çabalarım evde devam ediyor zorunluluktan.Arkadaş ağırlıyoruz. Bana hava hoş. Sohbet,muhabbet,çay, börek,kek. Gayet mutluyum ben evde. Nazlı da mutlu. Böyle demek lazım(mı).

Yoook bence devam.En kısa zamanda tekrar.

19 Ocak 2012 Perşembe

Fotografium'dan güzel Hediye

Fotoğraf benim hayatımda hep olmasını istediğim, hayatımın her döneminde hep ilgimi çeken ve kıyısından köşesinden belki de tek tutabildiğim sanat dalı. İlgim belki babam kaynaklı,kendisi ben kendimi bildim bileli fotoğraf çeker ve son bir kaç yıldır çektiği bu fotoğrafların resmini yapar.Sonra belki eserlerini yayınlarız burada:).

Okul yıllarımda da dağ bayır gezip,özene bezene fotoğraf çekmişliğim, çektiklerimi tab etmişliğim de vardır. Seçmeli ders olarak verilirdi bizde fotoğrafçılık.Hacettepe merkez kampüste okuyanlar bilir belki, bir karanlık oda vardır tıp binasının içinde,orada eğitim alır,siyah beyaz baskı yapardık.Ahh güzel yıllar diyerek linki veriyorum.

Fotografium Canon 600D profesyonel fotoğraf makinesi hediye ediyor! Yarışmaya katılarakCanon 600D Manfrotto tripod ve Kata sırt çantası kazanma şansı yakalayın! http://blog.fotografium.com/fotografium-canon-600d-hediye-ediyor/ sayfasını ziyaret ederek yarışma hakkında diğer bilgilere ulaşabilirsiniz.


Son olarak da bana çıksın, doya doya çekeyim,çeke çeke doyurayım gönlümü.

14 Ocak 2012 Cumartesi

okula ara vermeli mi?

Çok ciddi bir soruyla karşı karşıyayız şimdi. Ve ben çok kararsızım. Doktorumuza 10 gün içindeki 3. gidişimizde gayet geniş geniş  ' Aaaa marta kadar gitmeyelim o zaman okula 'derken, düşüncem Alev hanımın olur mu öyle şey diyeceğiydi. Kreşe başlamamızda en büyük teşvikçi kendisiydi çünkü. Onun için hiç beklemiyordum evet gerçekten çok kısa sürede çok sık hasta oldu nazlı,bu seneki salgın da ciddi seyrediyor,kışı evde geçirebilirsiniz diyebileceğini.

Aslında kreşe başlayan her çocuk o yıl ortalama 16 kez hasta olurmus ve bunun en az 4 ü  ciddi olabilirmiş. Bunları da yaklasık 2 ay önce yine doktorumuzdan dinlemiştik,onun için çok beklemediğimiz birşey değildi.
Ama bu iki hafta Nazlıyı çok yordu ve sanırım biz de bu süreçten biraz etkilendik,çok objektif olamıyoruz.

Çünkü Nazlı bu seneye kadar idrar yolu enfeksiyonu dışında hep viral rahatsızlıklar geçirdi ve bir kaç gün sürdü.Şimdi yaklaşık 15 gündür sürünüyoruz resmen, bronşiti atlattık dedik,tonsillit olduk.
En fenası Nazlı bu süreçte yemiyor, içmiyor,kimseye gitmiyor,huysuz,huzursuz.
Ve babamız da dahil herkes,bütün geniş aile kreş konusunda erken davrandığımızı aslında davrandığımı yineliyor yineliyor yineliyor.

Ben hiç öyle düşünmedim ama şu an ara vermeli miyiz diye düşünüyorum açıkcası. karar vermek ayrı,ara verirsek ne yapacağımız ayrı bir sıkıntı şu an.Bakalım zaman bize ne getirecek..

8 Ocak 2012 Pazar

ve hastayızz

Nazlı kreşe başlayalı 4 aya yaklaştı. Hiç doğru düzgün hasta olmadık derken ciddi ciddi bronşit oldu. Önce grip sandık,ateş akıntı öksürük derken devreye birde balgam girince endişelendik tabi ki ve doktorumuzda aldık soluğu. Çok sevgili doktorumuz ciğerlerimizi uzun uzun dinledikten sonra akut bronşit tanısı koydu,ama şükür ki başlangıç seviyesindeydik ve 5 günlük tedavi ile atlattık.

Kısa bir bilgi vermek istiyorum şimdi,bu sene üst solunum yollarını tutan grip virüsü, grip olarak kalabildiği gibi biraz aşağılara, bronşlara inerek bronşite hatta biraz daha ilerleyip bakteriyel bir enfeksiyon olarak zatürreye sebep olabiliyormuş.Yani bu her zaman olası bir şey tabi ki ama bu seneki virüs daha kolay iniyormuş aşağılara, herkesin bilgisine.

Gördüm ki bu öksürük fena bişey. Yarım saati bulan öksürük nöbetleri. Çünkü çok yoğun geniz akıntısı.
Can sıkıcı,üzücü,stresli.

Geçti şükür ama dikkatli olmak gerek,okulda işler daha zor,bol sıvı alması lazım,üşümemesi lazım,terlememesi lazım,burnunun açık olması lazım.Lazım,lazım,lazım...

2 Ocak 2012 Pazartesi

yeni yıl yeni yıl yeni yıl herkese kutlu olsun

Sevgili kardeşim ve pek sevgili eşi yeni yılın ilk dakikalarında bu şarkıyla aradılar bizi. Bu olayı bu kadar coşkuyla karşılamayı bi türlü beceremedim ben.Ama coşkuyla iyi yıllar dileyebiliyorum herkese.

Tabi ki yeni yılda yeni hayallerim var gerçekleşmesini istediğim,bireysel ve genel,toplumsal. Tabi ki aralık ayındaki ışıltıya cıvıltıya rengarenk cafcaflı caddelere, sokaklara, mağazalara küçük dükkanlara bayılıyorum.Bir geçtiğim yerden bin kere daha geçesim geliyor,kasvetli Ankara ışıl ışıl oluyor, gerçekten biraz kıpır kıpır oluyor içim.İnsanların heyecanından, koşuşturmasından,coşkusundan da etkileniyorum elbette.Ama bu etki bana süslü püslü yeni yıl ağacı ve de altında bekleyen hediyeleri ya da  bizi hediyelere boğacak bi Noel Babaya, onu bize getirecek geyiklere kendimi ya da evimi yabancı hissetmeme engel olamıyor malesef..

Yine de bu tarz özel günlerin insanların extra mutlu olmalarına,hediyeleşmelerine,güzel sofralar hazırlayıp kalabalık yemekler yemelerine,paylaşımların artmasına sebebiyet vermesini de çok önemsiyorum.

Özel günlerin  bu özelliğinden de yararlanıyorum tabi ki,sadece o coşku kısmı biraz eksik.Onun için biz de kalabalık,bol yemeli içmeli ve neşeli bir geceyle mutlu mesut biraz hasta girdik yeni yıla.

Ben kendim için sağlık mutluluk huzur istiyorum,hayal kırıklıklarının olmadığı,aksiliksiz,dingin,bol gezmeli,biraz rutin bir yıl diliyorum .Dünyaya da barış,dostuk,sevgi,aşk dolu ,savaşların,nefretin,kinin azalacağı,tutarlı duyarlı hümanist insanların etkin olacağı bir yıl diliyorum.Eski yılın tüm acıları,hüzünleri geçmişte kalsın,ülkemin insanları sevgi saygı dolu olsun,mutlu olsun mutlu etsin.

Herkese tekrar mupmutlu yıllar..