30 Aralık 2011 Cuma

yeni yıl kurabiyeleri


 Nazlı kardan adam kurabiye yapıyor,normalde hep kalıpla yapıyoruz,bu sefer biraz ayırdık ve bir kısmıyla bu anne ve yavru kardan adamı yaptık. Burada siz pek göremiyorsunuz ama her kurabiye yapımında Nazlı bembeyaz oluyor,şekil vermeden önceki en sevdiği aşama un ekleme aşaması.Bayılıyor unla oynamaya,yoğurma işini anneye bırakıyor o un aktarıyor,adı da bu.



 -Anneee un aktarabilir miyim,lütfeeeen,hiç dökmiyceem,söz anneee.
 -Tamam annecim ama  benim yoğurmam bitene kadar,olur mu?
 -Tamam ben bi kaşık aliim
Sonrası beyaz mutfak ve beyaz Nazlı.



Bunlar da kurabiyelerimizin son hali, süslemelerimizi damla çikolatayla yaptık,bi kurabiyeye bi Nazlı'nın ağzına şeklinde. Piştikten sonraki halleri malesef yok, fotoğraflamaya zaman olamadı.



Alttaki fotoğraf  okulumuzda yaptıkları geyiklerden. Aslında ertesi gün yapılacak olan yeni yıl partisi için yapılmışlar ama Nazlı ben benimkini yiceeeeeem diye tutturunca, öğretmeni getirmek zorunda kaldı.






Dün akşam da  okulumuzda çocukların yaptığı bu güzel kurabiyelerin ve daha bir çok güzel yiyeceğin ikram edildiği yılbaşı partisindeydik.Nazlıcım hala çok kalabalıktan ve gürültüden hoşlanmadığı için biz biraz huzursuzduk,onun için hiç güzel fotoğrafımız yok.Noel babaya bile pas vermedik,hediyemizi almaya gitmedik, annenin kucağından inmedik.Umuyorum seneye yeni yıl partisinde eğlenecek,diğer çocuklar gibi şarkılar söyleyecek ve gidelim diye tutturmayacak..Umarım:)

İşte bu tek bireysel resmimiz.Ağlayan Nazlı. Çok hoş hazırlanmış bir partiydi tadını çıkarabilseydik,çok güzel bir kardan adam şeklinde kutu yapmışlar,içine giriyorsun,kafa kısmı boş,kafanı koyuyorsun ve kardan Nazlı,kardan Elif falan oluyosun ama malesef  biz olur gibi yaptık ama fotoğraflayamadık.Seneye inşallah.

28 Aralık 2011 Çarşamba

Kumdan Kaleler

Çevrenizdeki eczaneler,özellikle de mahallenizdeki eczaneler artık birer kumdan kale.. Yıkılmamak için direniyorlar ama bir yandan da endişeyle bekliyorlar yıkılacakları zamanı.

Mesleğimin içinde bulunduğu durum(bir çok yaptırım ile içine soktukları ve bizzat eczacılar olarak içine soktuğumuz), insanların ve de devletin bizlere bakış açısı, her yeni gün alınan tedbirler, her gün değişen kurallar,ilaçta reklamın serbestleşmesi,muayene hakkının ücretlendirilmesi ve tahsildarının eczacılar olması,firmalar ile devletin anlaşmazlıklarının ceremesinin halka ve eczacılara yüklenmesi, hastalar ile karşı karşıya bırakılmamız,sürekli değişen fiyat kararnameleri ve aslında küçük ama gittikçe büyüyen bir çok şey beni artık çok kaygılandırıyor.Çok uzun zamandır bu tarz bir kötüye gidiş ile karşı karşıyayız aslında.Ama dediğim gibi sanırım sona doğru geliyoruz,uzatma çabasındayız zamanı. Umuyorum yanılıyorumdur, umuyorum geçici bir kötümserliktir benimki.

Ülkemizin bilinçli,aydın,hassas,duyarlı insanlarının sahip çıkması gereken bir çok değer var ya,ben şimdi onlara bir yenisini eklemek istiyorum,eczacınıza sahip çıkın.Gerçekten gelecek süreçte eczacınızın yanında olun,eczaneler aynı zamanda sizlerin.Destek olun,anlamaya çalışın, yok olmalarına izin vermeyin.

26 Aralık 2011 Pazartesi

Mutluluk

Nelere ihtiyacınız var mutlu olmak için?

Sağlık..

Güzellik..

Gençlik..

Bir nefes,bir bakış,gülüş,koku..

Para,at,kat,yat..

Yanıbaşımda duran sevgili, uykusunda gülümseyen güzel yavru....

Şu an ve gelecekte ailem için en büyük dileğim, mutluluk kaynaklarımızın her zaman gözlerimizi kapattığımızda hissedebileceğimiz kadar basit olması..

19 Aralık 2011 Pazartesi

Doğum günü..



Canım kızım 3 yaşında..

İyi ki doğdun bebeğim.
Hayatımı güzelleştirdin.Herşeye, geçmişime, şimdime, geleceğime bakışımı değiştirdin sen..

Umut etmeyi,hayal kurmayı,sevinmeyi,gülmeyi,istemeyi,mutlu olmayı anlamlandırdın, hayat seninle çok güzel.

En büyük isteğim bu dünyada çok mutlu olman,hep mutlu olman,en büyük amacım mutlu olmayı öğrenmene yardımcı olabilmek.Sen karnımdayken, ilk, dünyaya sağlıklı gelmen için dua ederdim, sonra iyi bir insan olman için, kendine,ailesine,insanlara,ülkesine yararı olan bir insan olsun derdim,mutlu olsun,mutlu etsin..İsteklerim aynı ve gün geçtikçe artıyor.

Umarım Allah'ım seni hep iyi insanlarla,hep güzel şeylerle karşılaştırır,hep iyilik görürsün bu dünyada, hep mutlu olursun,güzel gözlerin,güzel yüzün hep güler umarım, kalbin hiç kırılmaz,hayat seni hiç incitmez..

Seni çok seviyorum bal kızım,nice mutlu yıllar.

13 Aralık 2011 Salı

Montessori çocuğunun velisi olmak

          Dün okulumuzda bir toplantı vardı,montessori eğitimi hakkında bilgilendik,biraz uygulamalı olarak bilgilendik hem de.Eğitmenimiz sevgili okul müdüremiz Hilal Hnm bize montessori materyallerinden bazılarını tanıttı,biz yetişkinlerin sabrını zorlayacak bir hızda elma kesme ve aktarma çalışmaları yaptı.Her çalışma odaklanarak,sessiz ve kişiye göre bir hızda tamamlanıyor.Sessizlik önemli,hem konsatrasyonu bozmamak hem çalışırken çıkan sesleri duymak(aktarmada su ya da mercimeğin sesi gibi)ve bütün duyu organlarını kullanabilip algısını zenginleştirmek açısından.

Sistem genel olarak basitten karmaşığa ve yazmaya hazırlık açısından soldan sağa doğru işliyor.Sınıflarda her çalışmadan birer tane var,çocuk seçimi kendisi yapıyor,ve istediği kadar çalışıyor,kimisi defalarca tekrarlıyor,kimisi bir kez yapıp bırakıyor.Bir zaman sınırlaması yok.Hatanın öğretmen tarafından gösterilmesi gibi bir olay yok,materyaller zaten hata kontrolü içeriyor,çocuk hatasını kendi keşfedebiliyor.Her materyalin bir yeri var,bir düzen var,kargaşa yok bu da çocukta bir güven duygusu oluşturuyor.

Her çalışmayı belli bir alanda yapıyorlar,masada ya da yerde. Yerde yapılan bir çalışmaysa bir kilim alıp seriyorlar,onun üzerinde çalışıyorlar,bittiğinde hem çalışmayı hem kilimi yerlerine koyuyorlar.Bu şekilde alanlarını çerçevelendiriyorlar ve bu alanda özgür olduklarını biliyorlar, 'özgürlüğüm başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde biter' olayının şekil kısmı bu.Bu özgürlük daha sonrasında sorumluluk duygusunu doğuruyor.
İşte ben de bu olayı seviyorum,bazı önemli şeyler insanın gözünün içine sokarak öğretilmiyor,çocuk doğal ortamda kendisi öğreniyor.
Hazırlanmış,planlanmış ortam bir nevi öz disiplin sağlıyor,materyaller dikkatini vermesini, odaklanmasını ve yaptığı işten zevk almasını aynı zamanda istediğini seçmeyi,iradesini kullanmayı,sırasını beklemeyi,hızını belirlemeyi,başkalarına saygı duymayı öğrenmesini ve de toplumsal bir birey olmasını sağlıyor.

Daha sonra da 'bir montessori ailesi evde nasıl olur'u konustuk. En önemlisi onu bir birey olarak kabul edip,hayatımızın her alanına onu dahil etmek.Özgürce hareket edebileceği, ihtiyaçlarını rahatlıkla kendisinin giderebileceği alanlar yaratmak.Mesela odasında oyuncaklarını, kitaplarını rahatça alıp koyabileceği boyuna uygun açık raflar kullanmak,yatağını kendisinin inip çıkabileceği bir şekilde seçmek,dolaplarına çekmecelerine kolay ulaşabilmesini sağlamak gibi.. Onun dışında güvenli bir yükselticiyle ona boyu uzun muamelesi yapmak:)Ellerini kendi yıkasın,dişlerini fırçalasın,saçlarını tarasın hatta siz mutfaktayken yanınızda olsun,size yardım etsin.
Evet mesela yemek yaparken çocuğunuzu odasına,babasına,oyuncaklarına ya da televizyona göndermeyin diyor Hilal Hnm,sizinle beraber olsun,maydanoz ayıklasın,fasulye kırsın.
Ayrıca evdeki hızımızı biraz azaltalım,iyi bir rol model olalım( bir şey taşırken iki elimizi kullanalım mesela),hayır dediğimiz şeylere hep hayır,evet dediklerimize hep evet diyelim( her zaman yaptığı bir şeye o gün keyfimiz olmadığı,işimizin çok olduğu,zamanımızın olmadığı gibi gerekçelerle engel olmayalım).Mutfağı,temizliği,alışverişi paylaşalım,onu gerçek hayatla meşgul edelim,çelişkileri olmayan güvenli bir ortam sağlayalım,kararlı olalım,başında 'öğreten adam' olarak dikilmeden,doğal çocukluğunu yaşamasına ve yaşayarak öğrenmesine destek olalım.


Bunlar da bizim Nazlı kızın kuru fasulyeleri bir gece önceden ıslama işleminin resimleri.Kendisine göre adı 'kuru fasulye çalışması'. Elle aktarma,kaşıkla aktarma ve en son suyun içindeki fasulyeleri mıncıklama şeklinde bir gidişatı var.Ertesi gün de bu fasulyelerin yemek olmuş halini yedik demeyi çok isterdim ama malesef benim kızım evde bakliyat yemiyor,okulumuz sağolsun,orada gideriyoruz bu ihtiyacımızı.




Biz bu aşamalarda çok eğleniyoruz, oyuncaklarla oynamaktan daha uzun süre eğleniyoruz hem de.  Yukarıda da bahsettiğim gibi hızı ve zamanı kendi belirliyor. Ama gördüğünüz gibi biz alanı bir kilimle değil de,tepsiyle sınırlandırmışız ve biraz küçük olmuş sanki. Benim kızım pek dökmüyor ya ondan:)


                                                                               


Tabi ki bir örtünün üzerinde çalışsaymışız daha iyi olacakmış.Çünkü bu en sevdiğimiz bölüm.
-Yıkıyorum anneee, tertemiz oluyorlar şu an..
Islanmıyoruz desem yalan olur,tabiki ıslanıyoruz ve ıslatıyoruz ama cidden çok mutlu oluyoruz.

10 Aralık 2011 Cumartesi

Nazlı Şaşırtıyor-1

Anneannesiyle oynuyorlar,hoplamalı zıplamalı bir oyun.
-Ananneee şöle yapcaksın
-...
-Yaa öyle değil,şöylee
-Kızım benimki olmuyor ki öyle..
-Ananne bunu nasıl yapamıyorsun,hiç anlayamıyorum.


Banyodayız,ellerini yıkıyor,onu izlemeye bayılıyorum ya,böyle acaip kanım kaynıyor,sıkıştırasım falan geliyor ama o böyle meşgulken benim dışavurumum şöyle oluyor.
-Ayyy ben sana bayılıyorum,tatlım canım bebeğim,sen annenin nesisin,söyle bakalım,ne-si-sin?(Yavrum benim,bu soruyla çok karşılaşıyor,normalde aşkı,balı,canı,kuzusu diye cevap veriyor.)
-Kuzenii (Kikirdiyor).Off anne ya bu soruyu hep soruyosun çok komiksin sen yaaa,biliyosun ya.

'''Büyüyor tamam da ben bu mantıksız ama çok içsel sorularımdan vazgeçmek istiyor muyum ki..'''

4 Aralık 2011 Pazar

evde oyun zamanı

Biz şu sıra evde oyun oynamıyoruz,yani eskisi gibi oynamıyoruz,bu resimdeki gibi oyunlar çok kısa sürdü. Kreşe başlamamızın etkisi oldu sanırım bu süreçte,ya da büyüyor olmamızın.Hangisinin daha çok bilemiyorum ama artık bu bebeklerle,mutfak malzemeleriyle,takmalı oyuncaklarla,yapbozlarla,fincanla, kaşıkla oynamak yok hayatımızda. Oyun hamurları,parmak boyaları da ilgimizi çok çekmiyor artık.

Aslında Nazlı öyle oyuncaklarıyla saatlerce hatta dakikalarca oynayan bir çocuk olmadı hiç,15 aydan sonra uzunca bir süre sadece kitaplarla ilgilendik,sonra yapbozlar,hafıza kartları,evdeki ıvır zıvırlar oldu oyuncaklaımız.. şimdiyse hersey. biz bile oyuncaklarız Nazlı için.Hiç durmuyoruz,duramıyoruz,nefes almadan oynuyoruz.Hiç kendi kendine oyalanayım demiyor artık,bu bize 3 yaşın getirdikleri sanıyorum.

Evimizin favori oyunu okulculuk:),biz öğrenciyiz o öğretmen.Dur durak yok,yorulmak , sıkılmak hiç yok. Evde bir anda bir 'circle tiimeee 'narası geliyor veee hepimiz anında toplanıp bir çember oluyoruz ,bağdaşımızı kuruyoruz,öğretmenimizi dinliyoruz,birimiz ayağını biraz uzatsın,sit cross please ile uyarılıyoruz.Şükür ki montessori eğitimi veren bir okula gidiyoruz ve serbest çalışma zamanı diye bir olay var. Biz de tontiş öğretmenimiz hadi çalışma seçin dediğinde rahatlıyoruz.Bu arada o kadar sevgi doluyuz ki, hep canımlı cicimli konusuyoruz,sürekli başımız falan okşanıyor, ağlarsak öpülüyoruz,yaramazlık yaparsak şöyle bir dolaşmaya çıkıyoruz.Bu arada anlıyoruz ki her sabah ağlayarak gittiğimiz, 3 ayını doldurduğumuz ama hala alısmaya calıştığımız okulumuzda gayet güzel vakit geçiriyoruz,gayet mutluyuz,çok güzel şeyler öğreniyoruz..

Evimizin diğer favori oyunları ise saklambaç,yakalamaca,yarış yapma gibi gayet hareketli ve yorucu oyunlar, bunlarda tontişe enerjimizin yettiği kadar eşlik edebiliyoruz.Ama bunlardan sonra da uykuya geçiş çok rahat oluyor tabi ki.

Sonraaa kitaplarımız var,bunlardan daha sonra daha geniş bahsetmeliyim..

Bir de çok yoğun bir şekilde mutfakta vakit geçiriyoruz,deli gibi kurabiye, kek yapıyoruz,sonra yiyoruz ve puf oluyoruz anne kız. Hemen her gün böle bir talebimiz oluyor, çok çok kalıp aldık,yapıp yapıp atıyoruz fırına. Sonra karşılıklı oturup yiyoruz
- anneee fili yiyoruuuum,bak hortumunu yedim,hadi sen de kulaklarını yeee( kulaklar annenin ağzına tıkıştırılır)
-bunun bi gözü çıkmamış anne bunu babama verelim o yesin,di mi?
-ayy anne ben aç deilim daha yemesem(en az iki taneden sonra) olur mu?(yemeklerde bitirme durumu var ya,bütün tepsiyi yemesini beklediğimi sanıyor ,aksini anlatsam da  canı böle düşünmek istiyor)
Bazen de evcilik oynuyoruz,hep aynı ve kısa.Birbirimize çaya gidiyoruz ve çocuklardan sohbet ediyoruz.
- hoşgeldiniiiiz elif hanımcım(anne öpülür iki yanaktan), benim de çocuklar okulda işte,sabah hazırladım gönderdim,hava kararmadan almam gerek ama, aaa evet bak hava karardı gidip alıp geleyim,beni beklerler..( hep aynı cümle oyuna baslar baslamaz,sonra çocuklarla oyun.Ama burada o çocuk ben anne moduna geri dönüyoruz)

Bir de oturduğumuz yerde kendimizi ve koltuk kanepe tarzı eşyalarımızı kullanarak oynadığımız oyunlar var, tontiş epey bi eğleniyor.Ona bir parkur oluşturuyoruz, pufun etrafında dolan,annenin bacağının üstünden geç,minderde sürün.... tarzında aşamaları sürekli değişen yarış gibi bir oyun. Küçükken babam kardeşim ve benimle oynardı bu oyunu.Upuzun bir antremiz vardı, sandalyeler,minderler falan koyup engeller oluştururdu,zaman tutardı falan işte, dışarı çok çıkamadığımız zamanlar babamın deyimiyle enerjimizi boşaltma! yolumuzdu.Canım babam evde bizimle çok oynardı,bu tarz değişik bir çok oyun üretirdi,onun hayal gücüyle şimdi ben oynuyorum kızımla..

Bizim evde zaman geçirme şeklimiz bu artık,bakalım ne zamana kadar böle sürecek,evden çıkmak istemeyen bir çocuk olduğu da düşünülürse hafta sonlarımız tam gaz oyun modunda geçiyor,hafta sonları birbirimizi maximum mutlu etmeye çalısıyoruz. Anne baba ve tontiş olarak çok dolu geçiriyoruz akşamları ve de hafta sonlarını, evde ve soluksuz oyunla.Şimdi de bitmiş pille yazıyorum,ama ağzım kulaklarımda.

1 Aralık 2011 Perşembe

evet buradayım,buradayız..

zaman hıphızlı akıp geçiyor, ayak uydurmam her geçen gün daha da zorlaşıyor,her şeyi olmasa da çok şeyi  unutuyorum,oraya buraya notlar alıyorum,dağılıyorum toparlanamıyorum, ben bu işi kıvıramam,zaman bulamam,ne ara ve nasıl uğraşırım diye düşünerek hiç yanaşmadım bu blog olayına, ama yasadıkça,hayat değiştikçe,umutlar arttıkça,evin miniciği büyüdükçe,konuştukça,anlattıkça,hayatımıza her gün daha daha doldukça, aklıma yazmam gereken şeyler artıyor.İşte kaydetmediğim her minik şey için bile ilerde pişman olmamak için başlıyorum,paylaşmak için, paylaştıkça mutlu olmak için, sorup öğrenmek, öğrendiklerimi anlatmak için başlıyorum. Hadi bakalım kolaylar gelsin bana..